January 11, 2020

Bir şeyler yapmak

Bir şeyler yapmak istiyorum. Herhangi bir tanıdığımın judgementinden uzak. Belki de bizi en olumsuz etkileyen bağlandığımız ve sevdiğimiz insanlar. Bir şeyler yapmak istiyorum eğitim vermek, ders vermek, bildiklerimi aktarmak. Bir hareketlilik olsun istiyorum. Ben bir şeyler anlatayım insanlar sorsun beni daha fazla düşündürsün, bildiklerimi geliştireyim istiyorum. Bir ekol olsun ya da başka bir şeyler bilmiyorum. Ama bir şeyler olsun istiyorum. Geçinme peşinde hayatımı geçirmekten çok bıktım. Bir özelliğim var, ya da vardı. Bir şeyler bende farklı, ya da öyleydi. Picasso'nun dediği gibi her çocuk sanatçı ama büyürken onu kaybetmemek önemli olan. Kimseyi takmayıp gerçekten bir şeyler yapmam lazım. Kabuğumdan çıkmam lazım. Bana baksınlar, umrumda değil. Hakkımda bir şeyler düşünsünler, umrumda değil. Eğer bir şeyler yapmaya başlamazsam öldüm ve gömülmeyi bekliyorum sadece.

Agah Çelen kim? Sadece akrabaları ve arkadaşları tarafından bilinen ortalama bir insan mı? O zaman ölmüşüm bile. Yeniden doğmam gerekiyor. Audience'imi geliştirmem lazım. Günümüzde bu artık daha kolay. Ama çok önemli değil, geleneksel yöntemlerdeki daha az dinleyici de benim için yeterli olur.

Topic'imi bilmiyorum, benim için başlangıçtaki sorunlardan biri bu. Dijital pazarlama mı, sosyoloji mi, din-inanç mı, business development mi, Identity & Access Management mı, iş hayatında verimliliği artırma mı, motivasyon verme mi, sanat mı, finans mı? Nerdeyim, neyim bilmiyorum. Bunu kimseye de itiraf edemiyorum. Herkesle bir daldan tutunuyorum ama kimse tam Agah'ı tanımıyor. Tanımaya da çalışmıyor. Aynı benim diğer kimseyi tam olarak tanımaya çalışmadığım gibi.

Sürekli öğreniyorum, sürekli bir şeylere maruz kalıyorum. Ama artık aktarmam lazım. Platform ne olursa olsun, hangi şartlarda olursa olsun. Aktarmam lazım artık. Neden bilmiyorum. Hani diğer insanlara ihtiyacım yoktu? Böyle bir şey yok, bunu kabullenmenin vakti geldi. Diğer insanlara bağlıyız, bağımlıyız ve muhtacız. Madden olmasa bile manen. Tek başıma ormanda yaşadığım bir hayat istemiyorum. Belki de isterim hayatımın bir dönemi için. Ama ölene kadar olmasını istemiyorum. Bunun doğru seçenek olduğunu düşünmüyorum.

Tarihte iz bırakan bir insan mı olmak istiyorum? Bir yandan evet. Ama bir yandan da neden olsun ki diyorum. İnsan olarak bir şeyler bırakma içgüdümüz olduğunu biliyorum. Ama bunu bildiğim için bunun "içine düşmek" istemiyorum. Halbuki belki de olması gereken bu. Bendeki en büyük sorun belki de şu; benden önce tarihte çok daha büyük izler bırakmış insanlar, onları asla geçemeyeceğim, o yüzden bir şeyler bırakmaya çalışmamın anlamı yok. Çünkü öldükten sonra sadece tarihte iz bırakmış insanlardan herhangi biri olacağım. Hiç iz bırakmamakla aynı şey (?). Aslında değil gibi, ama hala kendimi tam olarak ikna edemedim buna. Ya da bunu adım atmamak için bir bahane olarak kullanıyorum. Aklım kitlendi. Zavallı işler peşinde koşmaya başlayacağım gibi geliyor tekrardan. Öyle olmak istemiyorum, onun gibi olmak istemiyorum.

Aslında heyecanlıydım. Yeni hayatıma geçerken herkesin beklediğinden çok daha fazla şey yapacaktım. Ama belim hasta oldu ve ortada kaldım. Herkesin beklediği gibi bir insan oldum; hiçbir şey yapmayan bir insan. Ben bu değilim. Belimdeki hastalığı da ilahi bir mesaj, bir ceza, bir tokat gibi gördüm ve hiçbir şey yapma isteğim kalmadı. Belki de en büyük yanlışı burada yaptım. Belki de gerçekten tesadüfen oldu ve bir hata yaptığım için belim hasta oldu. Şimdi kötü durumdayım, ve iyileşeceğim inşallah. Bunu kabullenip artık bunu çok dert etmeden hayatıma devam etmem gerekiyor.