Kaç paralık adamım?
Bu gezegendeki 16770. günüm. Doğduğumdan beri 174 cm uzunluğa ve 63 kg ağırlığa ulaştım. Ekonomik olarak değerim $1839.
Evet. Bir tartışmada bana “sen kaç paralık adamsın?” diye sorsalar verebileceğim cevap bu: $1839.
Bunu vücudumdaki kimyasal elementlerin miktarına bakarak hesapladım. Yarısından fazlası Oksijen. Bildiğiniz, havadan soluduğumuz Oksijen. Yani aynı zamanda boş bir adamım. Sahip olduğum 38.5 kg Oksijeni satabilseydim, $116 ederdi. Ondan çok daha az olsa da vücudumdaki 6.5 kg’lık Hidrojeni satabilseydim oksijenden daha çok para kazanırdım: $755. Hidrojen yakıt olarak kullanıldığı için daha değerli. Normalde 60 çeşit element var vücudumuzda ama bunlardan 7 tanesi %99’umuzu oluşturuyor. Geriye kalan %1’in içinde neler var, neler…
Mesela zehirli bir madde olan Arsenik var içimde. Normalde 1 gramı beni öldürmeye yeter. Ama 1 gram Arsenik için benim gibi 159 kişiden bu maddeyi toplamanız gerekir. İçimde altın da var. Herkesin içinde olduğu gibi. Birine “altın gibi bir kalbin var” dediğinizde kelimenin tam anlamıyla doğruyu söylemiş oluyorsunuz. Ama biraz abartıyorsunuz. Çünkü benim boyutlarımda 5291 kişi üzerinde madencilik yapıp da içindeki tüm altını çıkardığınızda 1 gram ediyor. Eğer 15873 kişi toparlayabilirseniz, 1 gram Uranyum da çıkartılabilir. Evet, içimizde çok az miktarda da olsa böyle radyoaktif elementler var.
Sadece bendeki elementlerden işe yarayacak bir şeyler yapamaz mıyız? Yaparız. İçimdeki 702 gram fosforumla 3,5 milyon kibrit çöpünün ucunu kaplayabiliriz. 89 gram sodyumla 39 çay kaşığı tuz üretebiliriz. 87 gram klorla olimpik bir yüzme havuzunun 2 metresini temizleyebiliriz. 5 gram demirle bir çivi yapabiliriz.
Eğer fiyatımı kimyasal elementlerin satışından değil de içimdeki atomların sayısından belirleseydik ne olurdu? İşte o zaman sadece dünyanın değil, evrenin en zenginlerinden biri olurdum. Çünkü içimde 6.3 oktilyon atom var. Bu gerçekten de çok büyük bir sayı. 1 oktilyon bin kere trilyon kere trilyon demek. Gözlemlenebilir evrende 100 oktilyon yıldız var ve görebildiğiniz Barış’ta 6.3 oktilyon atom var. Bu atomların arasında da çok büyük boşluklar var, evrendeki yıldızların arasında boşlukların olması gibi.
Bir tartışmada bana “ya sen ne boş bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, bomboş bir adamım.
Gerçekten öyle. Eğer içimdeki tüm atomları birbirine değecek şekilde sıkıştırabilseydik beni göremeyeceğiniz kadar küçük olurdum. Kırmızı bir kan hücresi kadar. Damarlarınızda gezen kanın içindeki tek bir alyuvar kadar küçük…
Peki, atomlardan değil, hücrelerden söz edelim o zaman… Bu gördüğünüz nokta Samanyolu Galaksisindeki yıldızların tamamı olsun: 0.1 trilyon yıldız. Dünyada bunun yaklaşık 30 katı kadar ağaç var: 3 trilyon ağaç yaşıyor gezegenimizde. Benim vücudumda bunun 7 katından daha fazla kırmızı kan hücresi -alyuvar- var: 22.3 trilyon. Eğer bunları yan yana dizebilseydim 178.164 km uzunlukta olurdu. Dünyadan Ay’a giden yolun neredeyse yarısını kaplayacak kadar hücre var içimde. Toplam 31.5 trilyon tane.
Bu sizi etkilediyse bir de içimdeki mikrop sayısını vereyim: 100 trilyon. Yanlış duymadınız. Hücreden çok mikrop taşıyorum. Karaciğerim 1,5 kg, beynim 1.4 kg. Taşıdığım mikropların ağırlığı 1.3 kg.
Bir tartışmada bana “ya sen ne mikrop bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, vücudumdaki mikrop sayısı hücre sayısından fazla, neredeyse beynimle aynı ağırlıkta.
Bu mikroplar 2 milyon farklı ve özgün gen içeriyorlar. Oysa o çok övündüğüm cinsi, ırkı, karakteri ve daha pek çok şeyi belirleyen protein-kodlayıcı genlerimin sayısı sadece 20.000 tane. Yani içimdeki mikropların gen çeşitliliği benimkinden 100 kat daha fazla.
Evde bulabildiğim en küçük kapasiteli SD kart bu: 8 GB. Benimkiler dahil toplam 10 kişinin DNA’sında bulunan tüm bilgileri bu minik karta kaydedebiliriz. DNA’mda 800 MB’lık bilgi var. Bu sayı size çok küçük mü geldi? O zaman şunu göstereyim. Evde bulabildiğim en büyük kapasiteli hard disk bu: 10 TB. Hayatım boyunca üreteceğim toplam 2.6 trilyon sperm hücresinde taşınan genetik bilgi 2 milyar TB olacak. Eğer onları spermlerle değil de hard disklerle iletmek zorunda kalsaydım bunlardan 200 milyon tane kullanmam gerekecekti.
420 tane kirpiğim var. Kaşlarımda 600 tane kıl, kafamda 120.000 tane saç var. Ama vücudumdaki toplam kıl sayısı bundan çok daha fazla: 5 milyon tane.
Bir tartışmada bana “ya sen ne kıl adamsın” deseler… Neyse, konuyu anladınız.
Biliyorsunuz dünyanın üçte ikisi sularla kaplı. Benim de neredeyse öyle… %60’ım suyla dolu. Beni sıksanız 38 L su çıkar. 1.23 metre uzunluğundaki kalın bağırsaklarıma 2.46 metre uzunluktaki ince bağırsaklarımı ekleseniz boyumun iki katından daha fazla olur. Tek bir hücremdeki DNA’yı dizseniz 2.20 metre uzanır.
İşleri biraz daha büyütelim. Organ ve dokular boyutunda vücuda bakalım. Beynimin 1.4 kg olduğunu söylemiştim. Mikroplarımdan 100 gramcık daha ağır. Kalbim sadece 300 gr, ama 120 gramlık mideme göre daha ağır. Akciğerlerim 1 kg, karaciğerim 1.5 kg. Derim 2.3, kanım 4.5 kg, kemiklerim 9.4, yağlarım ve diğer organlarım 23 kg.
Vücudumdaki bu en büyük kütlenin hücreleri bugüne kadar 7 kez değişti. Onların ömürleri benimkinden farklı. 2920 gün yaşayıp ölüyorlar. 1.5 kg’lık karaciğerimdeki hücrelerse tam 50 kez değişti. 337 gün yaşayıp ölüyorlar. Her yıl yepyeni bir karaciğerim oluyor. Tüm bu organları kaplayan deri hücrelerim 621 kez değişti. Çünkü bu hücreler sadece 27 gün yaşayıp ölüyorlar.
Bir tartışmada bana “ya sen ne kadar değişmişsin, eskiden böyle değildin” deseler verebileceğim cevap bu: evet, sadece gördüğün kısmım, kabuğum, dış yüzeyim bile her ay değişiyor, yenileniyor. Bir de içimdekileri bilsen… Midem bugüne kadar 3354 kez değişti. Daha bu sabahtan beri beynim 1500 yeni nöron üretti. Değişiyorum tabi.
Her gün kan, ter ve gözyaşı dökerek daha farklı biri olmaya çalışıyorum. Kelimenin tam anlamıyla. Bugüne kadar 15 L göz yaşı, 6561 L ter ve toplam 110 milyon L’lik kan ürettim. Bunlarla 44 olimpik havuzu doldurup içinde yüzebilirsin. Çıktıktan sonra hemen duşa gir, çünkü köşede ürettiğim dışkılar duruyor. 10 tane telefon kulübesi var görüyor musun? İşte onların içi olduğu gibi 2581 kg.’luk dışkıyla dolu. Arka taraftan çıkan katı olanıyla… Diğer türdeki dışkıları yani 18623 L. sıvıyı ve 20503 L. gazı saymıyorum çünkü onlar çoktan havaya ve suya karıştılar bile.
Saçlarımı hiç kesmeseydim şimdiye kadar 5.47 metre olurdu. Tırnaklarımı hiç kesmeseydim, en hızlı uzayan orta parmağımın tırnağı 1.52 metre olurdu.
O yüzden bir tartışmada bana hareket yapmadan önce bir kez daha düşünün.
Peki bu ben miyim? Bugüne kadar 1.7 milyar kez kalbim attı. 446 milyon kez nefes aldım. 282 milyon kez göz kırptım. 251520 kez esnedim. 251521. 226368 kez yellendim. 20122 kez hapşırdım.
Bu hesaplamaları çeşitli ortalamalara göre yaklaşık olarak yaptım. Doğum tarihinizi, cinsiyetinizi, boyunuzu ve kilonuzu girerek internetteki pek çok kaynaktan kendiniz için benzer hesaplamaları siz de yapabilirsiniz. Aşağıya benim kullandığımı link olarak ekledim.
Peki ben bu muyum? Söyledikten birkaç saniye sonra unuttuğum bir sürü sayı. Beni kimyasal elementlerime ayırıp satsanız $1839 ediyor. Sizinkinde de çok farklı çıkmayacaktır. Malvarlığı 160 milyar dolar olan Jeff Bezos’unkini hesapladım $2043 çıktı. Dünyanın en zengini bile kaç paralık adammış, öğrenmiş olduk.
Ama galiba soruları doğru sormak lazım. Bu cümledeki adam yerine insanı, para yerine değer kelimesini koymak lazım.
Bir sonraki tartışmada karşınızdakine “kaç paralık adamsın?” diye sormak yerine “ne kadar değerli bir insansın” demeyi deneyin.
Çünkü ne kadar tırnak, ne kadar saç ürettiğimizi değil; ne kadar değer ürettiğimizi ölçmek lazım. Ama bu hiç de kolay değil.
Bugün, bu gezegendeki 16770. günüm. Bunca gün içerisinde 6.3 oktilyon atomum, 100 trilyon mikrobum, 31.5 trilyon hücrem, 5 milyon kılımla birlikte değiştim. Kaç paralık adamım bilmiyorum. Ama bana miras kalan 800 MB’lık DNA’yı ve her gün 1500 yenisini eklediğim beynimdeki 100 milyar nöronu kullanarak sadece içimde değil, dışımda da bir değer üretmeye çalışıyorum.