Akıllı gözlükler mi geliyor?
Sanal gerçeklik gözlükleri bir süre önce hayatımıza girdi ve özellikle oyun severler için yepyeni bir dünyanın kapılarını araladı. Yeni geliştirilen modellerle hem küçülüp ucuzladılar hem de kablosuz olarak daha özgür hareket edebilmemizi sağladılar. Sırada gerçeklikle sanallık arasındaki bu sınırın iyice incelmesinie yol açacak artırılmış gerçeklik gözlükleri var. Aslında Google Glass’la bu akıllı gözlükler de bir süre önce gündemimize girdi ama bir türlü yaygınlaşamadı. Bu konuda hemen herkes Apple’ın geliştirdiği düşünülen gözlüğü bekliyor ve o gözlükle ilgili geçtiğimiz günlerde bazı detaylar resmi olmayan kanallardan açığa çıktı. Bu videoda hem bu detayları hem de akıllı gözlüklerin hayatımızı, hayata bakışımızı nasıl etkileyeceğini konuşacağız.
Önce Apple Glass’la ilgili gelişmeden söz edelim. Apple ürünlerini piyasaya çıkarmadan önce büyük bir gizlilikle çalışan bir şirket. O yüzden tabiki bu söyleyeceklerimiz onlar tarafından resmi olarak açıklanmadı ve doğrulanmadı. Ama daha önce bu tür “tahminleri” başarıyla tutan bir YouTuber gayri resmi olarak önemli bilgiler paylaştı.
Apple Glass olarak markalanacağı söylenen bu ürünün satış fiyatı $499 olacak. Bu oldukça iddialı bir satış fiyatı. Böyle bir teknolojinin bu kadar ucuz olabilmesi için kendi başına çalışamayacak, bağlandığı telefonun işlemci gücünü kullanacak.
Ürün sonbahar döneminde yapılan ve yeni iPhone’ların tanıtıldığı etkinliğin en sonunda “one more thing – son bir şey daha” formatında duyurulacak. Bu format Apple’ın efsanevi CEO’su Steve Jobs tarafından geliştirilmişti ve geçmişte pek çok devrimsel yenilik bu şekilde duyurulmuştu. Eğer COVID-19 nedeniyle fiziksel bir etkinlik Eylül-Ekim döneminde yapılamazsa, gelecek yılın Mart ayına ertelenecek. Bu duyuruda ürünün 2021 sonunda ya da 2022 başında piyasaya çıkacağı söylenecek.
Başlangıçta renkli cam olmayacak yani güneş gözlüğü olarak kullanılamayacak. Çünkü şu anda yapılan denemelerde renkli camlara görüntüyü yansıtabilmenin çok maliyetli olduğu söyleniyor. Bu üründe her iki cama da görüntü yansıtılacak. Bu görüntüler için “Starboard” adı verilen bir arayüz geliştiriliyor ve kontrol etmek için “gesture”lar kullanılacak.
Gözlük bir standa konularak kablosuz olarak şarj edilecek.
Gelelim bence en gerçekçi iddiaya. Gözlüğün üzerinde kamera olmayacak. Sadece LiDAR tarayıcı yer alacak. “Light detection and raging” adı verilen bu teknoloji iPad’in 2020 modeline donanım olarak yerleştirildi ancak henüz çok geniş bir kullanım alanı bulamadı. Ortamı derinlikli yani 3 boyutlu olarak algılanmasını kolaylaştıran bu teknoloji en çok artırılmış gerçeklik konusunda işe yarayacak. Videonun başında gösterdiğim görüntüler LiDAR taramasıyla elde edildi. Aynı tarayıcı gözlüklerde de olacak ve böylece geleneksel kameraya ihtiyaç duymadan ortam 3 boyutlu olarak algılanabilecek ve böylelikle içerisine başka nesneler yerleştirilebilecek.
Gözlükte kamera olmaması neden bu kadar önemli? Çünkü Google Glass ilk çıktığında en çok eleştirilen konu bu olmuştu. Gözlüğü tanıtmak için yapılan konsept videoda etrafındaki nesnelerle ve insanlarla etkileşime geçen bir kişinin günü anlatılıyordu. Şöyle bir gün hayal edin. Pencereden gökyüzüne bakınca hava durumu bilgisini görüyorsunuz. Kahvaltı yaparken arkadaşınızdan gelen mesaja cevap veriyorsunuz. Gün içinde gördüğünüz her şey gözlükteki kamera tarafından da görülüyor, yaptığınız her şey kaydediliyor. Metroda problem mi var? Alternatif bir yol önerisiyle adım adım yönlendiriliyorsunuz. Yolda bir konser afişiyle mi karşılaştınız? Akıllı asistanınıza konuşarak biletlerin satışa çıktığı tarihte size hatırlatmasını rica ediyorsunuz. Beğendiğiniz şeylerin fotoğrafını çekiyorsunuz ve sosyal medyada anında paylaşıyorsunuz. Bir zamanlar Google+ diye bir mecra vardı 🙂 Sadece fotoğraf çekmekle kalmayıp kendi gördüklerinizi canlı bağlantıyla başkalarına da gösterebiliyorsunuz.
İşte bu konsept 7 yıl önce Google tarafından duyurulduğunda önce çok büyük bir heyecan dalgası yarattı, sonra da epeyce bir tartışmaya sebep oldu: “Özel hayat diye bir şey kalmayacak. Gözümüzdeki kameralarla her şey canlı olarak yayınlanacak.” Gerçi az önce izlediğimiz senaryoyu o günden bugüne gelişen cep telefonu teknolojisi sayesinde artık bunları birebir yapabiliyoruz. Aradaki tek fark cep telefonunu gözlük olarak takmamak. İşte akıllı gözlüklerin vaadi tam olarak bu. Bazılarına göre artık cep telefonlarının bile sonunu getirebilecek yeni teknoloji, yeni büyük dalga bu.
Dalga demişken size özel bir dalga göstereceğim şimdi. Gartner adlı araştırma firmasının “hype cycle” olarak markaladığı özel bir grafik bu. Teknolojik gelişmelerin 5 fazda gerçekleştiğini ve yaygınlaştığını gösteriyor.
İlk aşamada teknolojik bir tetikleyici ortaya çıkıyor. Az önce gösterdiğim konsept video benzeri görselleştirmelerle medyada konuşulmaya başlanıyor. “Early adopter” profilindeki kişiler yani erken benimseyiciler tarafından ürün yüksek fiyatına rağmen alınıp kullanılıyor ve ortaya çıkan bir kaç başarı hikayesiyle onun hakkındaki beklentiler zirveye çıkıyor. O yüzden bu ikinci aşamaya “köpürmüş beklentiler zirvesi” adı veriliyor. Tabi hiçbir ürün özellikle ilk aşamalarda böylesi yüksek beklentilere cevap veremeyeceği için bir süre sonra bu kez negatif haberler ortaya çıkmaya başlıyor ve zirveden aşağı “hayal kırıklığı” ovasına iniliyor. Bu üçüncü aşama ürünün kaderini belirleyen kritik bir yer. Bir daha ortaya çıkmayacak şekilde kaybolabilir ya da dördüncü aşamaya geçilebilir: “Aydınlanma patikası.” Böylece az önce inilen yerin aslında bir ova değil de vadi olduğu anlaşılır. Yoksa Silikon Vadisi mi desek bu bölgeye? Aydınlanma patikası uzun ince bir yol ve bu yolun taşları ürün geliştiricilerin önceki başarısızlıklarıyla döşeniyor. Eğer bunlardan doğru dersleri çıkarırlarsa, ilk kullanıcıların davranışlarını doğru bir şekilde analiz ederek problemleri çözerlerse ürün yaygınlaşıyor. Potansiyel hedef kitlenin %20-%30’luk bir kısmına ulaştığında artık beşinci ve son aşama başlıyor: “verimlilik platosu.” Bu plato ürünün olgunlaştığı, kitleler tarafından benimsendiği dönemi temsil ediyor. Cep telefonları uzun süredir bu platoya ulaşmış durumda. Artık herkes yeni bir dalga bekliyor. Akıllı gözlükler bu dalganın en güçlü adaylarından biri.
Google Glass 2013 yılında teknoloji tetikleyiciliği yaptı. Çok kısa bir süre içerisinde bu konudaki beklentileri zirveye oturttu, fakat başta üzerindeki kamera ve gizlilik kaygıları nedeniyle hakkında çok miktarda negatif haber üretilmeye başlandı. Bu haberlerin doğru olup olmamasından çok ürün geliştiricinin stratejisi önemli bu noktada. Genel kitle hayal kırıklığı ovasına hızla inerken -ki genelde böyle olur, bir ürün ne kadar hızlı köpürürse o kadar hızlı söner- Google strateji değiştirdi. Ürünün yeni versiyonu için hedef kitlesini kurumsal çalışanlar olarak belirledi. Yani akıllı gözlük kategorisinde bir ovaya değil vadiye indiğimizi söyleyebiliriz. Bu öyle bir vadi ki artık sadece Google değil, teknoloji konusunda akla gelen neredeyse tüm şirketler büyük bir hızla çalışmalarını sürdürüyor.
Google Glass’ın piyasaya çıkan 2. Sürümü sadece kurumları hedefliyor. Microsoft’un Hololens adlı ürününün de 2. versiyonu piyasaya çıktı. Bununla yapılan bir demoyu daha önce sizlere aktarmıştım. Magic Leap adında çok büyük bir gizlilikle çalışan bir başka firma bu konuda en ileri seviye ürünü geliştirdiği iddiasında. Yaptıkları demolar bu iddiaları desteklese de hala tam olarak vaat ettiklerini gerçekleştirdiğini söyleyemeyiz. En önemlisi de bunlar hala gerçek bir gözlükten çok sanal gerçeklik kasklarına benziyor. Şu anda satışta olan diğer markaların ürünleri de şöyle… Epson Moverio tam bir artırılmış gerçeklik gözlüğü değil gerçek dünyanın üstüne ek bilgiler yansıtabilen yardımcı bir ekran. Vuzix Blade de tam olarak benzer şeyleri yapıyor ancak hakkındaki ilk yorumlar oldukça kötü bir deneyim sunduğu yönünde. Fransız Optinvent Ora-2 ürünü Google Glass’ın neredeyse bire bir kopyası. Navigasyon cihazları üreten Garmin’in bisikletçileri hedeflediği Varia Vision ürünü de bisiklet bilgisyarlarını gözünüzün önüne getirmeyi hedefliyor. Microsoft Hololens’ten ilham alan Everysight Raptor ürünü de yine başlangıçta bisikletçileri hedeflemiş. Henüz piyasaya çıkmamış olsa da Samsung geçtiğimiz Ocak ayında yapılan CES fuarında kendi gözlüklerinin tanıtımını yaptı.
Benim bugüne kadar gerçek bir gözlüğe en yakın bulduğum ürünse geçen yıl Kanadalı bir startup olan North firmasından geldi. Focals adlı bu ürünün gerçek bir gözlükten neredeyse hiçbir farkı yok ve önümüzdeki aylarda yeni bir versiyonunun piyasaya çıkacağını duyurdular.
Gördüğünüz gibi pek çok model piyasaya çıkmak üzere ve halihazırda satın alabileceğiniz ürün sayısı da epeyce bir çeşitliliğe sahip. Yani aslında “hayal kırıklığı” çukurundan çıkıp yavaş yavaş “aydınlanma patikası”nda yürümeye başladık. Peki neden hala tam olarak yaygınlaşamadı? Bunun pek çok sebebi var. Mesela AR konusunda Pokemon Go gibi oyunlar dışında henüz çok önemli bir ihtiyacımızı karşılayacak yazılımlar geliştirilemedi. Donanımlar henüz VR kasklardaki kadar etkileyici sonuçları üretemiyor. Gözlüklerdeki görüş alanı onlar kadar geniş olmadığı için kapsayıcı bir deneyim sunamıyor. Ve tabiki en önemli sebep duygusal.
En gelişmiş ürünlerden biri olan Hololens 2’yi Amerikan ordusu gibi siz de alıp kullanabilirsiniz ama $3499’lık bir ücret karşılığında. Ondan daha iddialı olmasına rağmen daha ucuza ürün sunmakla övünen Magic Leap’in fiyatı $2295. Bu işi tetikleyen Google’ın Glass 2’sini kendiniz alamasanız da kurumunuza aldırmak isterseniz kişi başı $999’lık bir ücretin ödenmesi gerekecek. Piyasada alabileceğiniz en ucuz ürün az önce bahsettiğim Kanadalı startup North’un $599’lık Focals gözlükleri. Maalesef onlar da küçük bir firma olduğu ve arkasında da dünya devlerinin ekosistem desteğini alamadıkları için henüz yaygınlaşmaktan çok uzak bir durumdalar.
Bu durum ilginç bir şekilde bana 2000’li yılların başını hatırlatıyor. O zamanlar Focals benzeri bir başka firmanın çıkardığı dokunmatik bir telefonu kullanıyordum: artık pek çoğunuzun adını duyduğu HTC firmasının Touch adlı ürünü. Ekranına dokunarak işlem yapılabilen ilk telefonlardan biriydi. İşletim sistemi olarak Windows kullanıyordu ve masaüstü bilgisayarlar için tasarlanmış böyle bir işletim sisteminin sunduğu deneyim yeterli değildi. Ayrıca yeni bir teknoloji olduğu için fiyatları da epeyce yüksekti. İşte tam böyle bir dönemde Steve Jobs diye biri sahneye çıkıp her zaman olduğu gibi en şaşırtıcı duyuruyu “ve bir şey daha var – one more thing” diyerek açıkladı: iPhone’u tanıttı. O güne kadar zaten var olan bir ürün kategorisi -dokunmatik akıllı cep telefonları- o günden sonra yaygınlaşmaya başladı.
Şimdi de akıllı gözlükler var. Fakat bunların yaygınlaşabilmesi için gereken pek çok şart henüz olgunlaşmadı. Apple, iPhone’la yaptığı hamleyi bir kez daha yapabilecek mi göreceğiz. Daha böyle bir ürünü yapıp yapmayacağını bile resmen açıklamadı. Ama bütün işaretler yapacağını gösteriyor. Son yıllarda satın aldığı firmaların çoğu bu amca yönelik olduğu anlaşılıyor: 2014’de bünyesine kattığı Luxvue çok küçük ve parlak ekran üreticisiydi. Daha sonra göz hareketlerini takip eden Sensomotoric, artırılmış gerçeklik kaskları üreten Vrvana ve artırılmış gerçeklik yazılımları geliştiren Flyby, Metaio gibi küçük startupları tek tek satın aldı. Sonra da bu konuyla ilişkili patentleri duyurdu, şirket bünyesinde yeni işe alımlar yaptı. Videonun başında sıraladığım gayriresmi kaynaklardan gelen son bilgiler artık ürünün prototip aşamasını da geçip pazarlamaya ilişkin ayrıntıların belirlendiğini gösteriyor. Tabiki COVID-19 nedeniyle üretim planlarında gecikmeler olacaktır ama Apple Glass’ın 2022 civarında kitleler tarafından kullanılmaya başlanacağını söyleyebiliriz. Eğer açıklandığı gibi rekabetçi bir fiyat etiketiyle sunulabilirse ve Microsoft, Google, Samsung gibi klasik rakiplerin de etkileyici özelliklere sahip ürünleri benzer ya da daha uygun fiyatlı olarak piyasaya çıkaracağını düşünürsek akıllı gözlüklerin hızla yaygınlaşacağını da öngörebiliriz. Bu arada rakiplere yeni ve eski bazı isimler de eklenecek hiç şüphesiz. Bir zamanlar cep telefonu dünyasında en önemli inovasyonlara imza atan HTC son dönemde bu konuda fazla bir varlık gösteremiyor belki ama bilin bakalım VR kasklar konusunda dünyadaki en iddialı ürünlerden birini kim geliştiriyor? HTC Vive. Ona çok benzer bir ürünü oldukça uygun bir fiyatla piyasaya kim çıkardı? Oculus yani dolayısıyla onu satın alan Facebook. Bu kez eski ve yeni oyuncular çok daha rekabetçi bir şekilde bu yeni dalgaya sahip çıkmaya çalışacak ve bizler Gartner’ın bu “Hype Cycle” dalga teorisindeki 5 aşamanın 10 yıl gibi (2013-2023) oldukça kısa sayılabilecek bir sürede gerçekleştiğine tanık olacağız. Sürekli sözünü ettiğimiz teknolojinin giderek hızlanması söyleminin en somut örneklerinden biri bu.
Gartner bunu genellikle tüketici teknolojileri için oluşturuyor ama ben benzer bir eğilimi uzay teknolojilerinde de görüyorum. 4 Ekim 1957’de Sovyetler Birliği’nin Sputnik 1 uydusunu yörüngeye oturtmasıyla başlayan uzay çağı Amerikalıların Ay’a insan göndermesiyle “köpürmüş beklentiler zirvesi”ne ulaştı. Fakat orada dişe dokunur bir şey bulamayınca ve ezeli rakibi Sovyetler Birliği dağılıp da bu konudaki konsantrasyonunu kaybedince insanlık negatif haberler ve komplo teorileriyle hayal kırıklığı ovasına doğru inmeye başladı. 2000’li yılların başında kurulan özel şirketlerle bu inişin sonu geldi. Özel şirketlerin uzay çağında faaliyet göstermeye başlamasıyla birlikte artık dördüncü aşamaya geçiyoruz. 50 yıl süren ilk üç aşamadan sonra bu yeni dönem belki en az bir o kadar daha sürecek. “Aydınlama patikası”ndaki bu yürüyüş oldukça zorlu olacak. Grafikteki “verimlilik platosu”na ne zaman ulaşacağımızı da o platonun tam olarak nerede olduğunu da bilemiyoruz. Akıllı gözlüklerin 10 yılda tamamladığı döngü uzay teknolojilerinde 100. Yılına ulaştığında ya Ay’da ya da Mars’taki platolardan birinde insanların dolaşacağına artık kesin gözüyle bakabiliriz.