100 bebek bir odaya kapatılıp büyütülürse hangi dili konuşurlar?
Geçenlerde yeni çıkan bir bilim-kurgu film izledim: I am mother. Dünyadaki tüm insanları yok eden büyük bir olay sonrasında geçiyor. Olayın öncesinde yerin altında yapılan korunaklı bir yere 63.000 insan embriyosu saklanmış. Bir robot bu embriyolardan birini alıp büyütmeye başlıyor. Filmdeki hikayenin bundan sonra anlatacaklarımla bir ilgisi yok ama sadece bu açılış sekansı aklımda bazı soruların oluşmasına yol açtı.
Dış dünyaya tamamen kapalı bir ortamda doğan bebekler ileride nasıl bir insan olurdu acaba? Böyle bir ortamda hiçbir insanla görüşmeden o bebekleri büyütebilmek mümkün olsaydı birbirleriyle nasıl iletişim kurarlardı? Aralarında hangi dili konuşurlardı?
Tabii bu sorular ilk kez benim aklıma gelmedi. Tarih boyunca pek çok kez yeni doğmuş bebekler herkesten izole edilerek deneyler yapılmış. Bu sırada onların dış dünyayla yazılı ya da sözlü olarak herhangi bir dilde iletişim kurulması engellendiği için de bu girişimlere “dil yoksunluğu deneyleri” adı veriliyor. Amaç lisanın kaynağını bulmak ve daha da derinlerde insan doğasının temellerini anlamak.
Tabii böyle bir şeyi anlayabilmek için bebekleri izole etmek son derece etik dışı bir davranış. O yüzden Roger Shattuck gibi kültür tarihçileri bu tür deneylere başka bir isim vermeyi tercih etmiş: Yasak Deney.
Yazılı kaynaklarda yasak deneylerin ilk örneğini bize tarihçi Herodot aktarıyor. M.Ö. 600 civarında Mısır firavunu 1. Psamtik yeni doğmuş iki bebeğin anne-babasından alınıp bir çobana verilmesini emretmiş. Çobanın bu bebeklerle konuşması kesinlikle yasaklanmış. Ancak bebekler kendi aralarında bir dil geliştirmişler ve icat ettikleri bu yeni dilde ilk söyledikleri kelime “becos” olmuş. Bu kelime Mısırlıların dilinde yokmuş. O yıllardan çok daha önce Anadolu topraklarında yaşamış olan Friglerin konuştuğu dildeki “ekmek” kelimesiymiş. O yüzden o dönemin Mısırlıları kendilerinin ve dillerinin kaynağının Frigya olduğuna inanmışlar.
Yaklaşık 1800 yıl sonra 13. Yüzyılda 2. Frederik tarafından yapılan bir başka deneyde de yine ailelerinden ayrılan bebekler minimum insan etkileşimiyle yetiştirilmişler. Temel ihtiyaçları giderilmiş ancak kendileriyle hiç konuşulmamış. Ana dili diye bir şey varsa eğer dünyanın ilk ana dilinin ne olacağı merak edilmiş. O zamanki tahminleri söyleyeyim mi? Sırasıyla bebeklerin ya İbranice ya Yunanca ya Latince ya da Arapça konuşacakları düşünülüyormuş. Bunlar kutsal kitapların ya da antik metinlerin dilleri. Dolayısıyla onların bu tahminlerinden de çıkartabileceğiniz gibi 2. Frederik’in asıl amacı Adem ile Havva’nın hangi dili konuştuğunu keşfetmekmiş. Bu olayları aktaran Salimbene adlı tarihçi, bebeklerin hangi dili konuşmayı öğrendiğini bize söylemiyor. Ancak bu deneyleri yapanların zalimliklerini tüm ayrıntılarıyla yazıyor.
Daha sonraki yüzyıllarda deneyler nedeniyle olmasa da başka sebeplerle izole bir şekilde yetişmiş başka çocuklar da bulundu. Doğada insanlardan uzak bir şekilde tek başına büyüyen “vahşi çocuklar.” İnsanlarla temas etmedikleri için bizim konuştuğumuz türden bir dil yeteneği onlarda hiç gelişmemiş. Ukrayna’da bulunan Oksana adlı bu kız köpeklerle birlikte büyüdüğü için onların konuştuğu dilden iletişim kurabiliyor. Bugüne kadar sadece köpekler tarafından değil, ayılar, koyunlar, inekler, keçiler ve hatta devekuşları tarafından büyütülen başka bebekler de bulundu. Bu bebekler doğal olarak beraber büyüdükleri bu hayvanlara benzer davranışlar geliştirmeye başlamış. İnsanların arasına katıldıktan sonra pek çok şeyi öğrenseler de çoğunun dil yetenekleri hiçbir zaman gelişememiş.
İzole olmanın doğuştan gelen zorunlu bir yolu daha var: Sağırlık. Etrafında işaret dili bilmeyen kişiler olduğunda sağır çocukların kendi dillerini geliştirmeye çalıştıkları gözlenmiş. Mesela bu gördüğünüz Nikaragualı çocuklarla, 1980 yılına kadar hiç iletişim kurulmamış. Sağırlıkları nedeniyle doğuştan izole olmuşlar. Nikaragua devriminden sonra onları ülkenin ilk işitme engellilere özel okulunda bir araya getirmişler. Kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için işaret dilini öğretmek istemişler. Yani bir anlamda kendi odalarında büyüyen 100 ayrı bebeği bir çatı altında toplamışlar. Fakat artık onlar birer bebek değil çocuk oldukları için bu amaçlarını gerçekleştirememişler. İşaret dilini onlara öğretememişler.
Onun yerine ne olmuş biliyor musunuz? Çocuklar kendi aralarında el hareketlerini ve yüz mimiklerini kullanarak yeni bir işaret dili icat etmiş. Bu kez onları anlamak isteyenler dil uzmanlarını çağırıp bu yeni dili çözmeye çalışmışlar. Bu uzmanların söylediklerine göre çocukların geliştirdiği dil şaşırtıcı derecede karmaşık ve zengin bir dilmiş.
İletişim için aslında sese ihtiyaç yok. İletişim insanlığın ortak mirası. İnsan olmanın kaçınılmaz sonucu. Günümüzde hala dillerin nasıl ortaya çıktığını ve nasıl bugünkü haline evrildiğini tam olarak bilemiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var. Konuşmak, sahip olduğumuz bilgileri paylaşabilmenin en temel yolu.
Dil, birlikteliğe ihtiyaç duyar. Dil, topluluğa ihtiyaç duyar. Dil, bir çeşit tetikleyiciye ihtiyaç duyar.
Bu tetikleyici sadece çok sayıda insanın bir araya gelmesinden ibaret basit bir şey değil. Linguistler bu tetiklemenin en etkili şeklinin kendi aralarında bilgiyi paylaşmak zorunda olan bir grup olduğunu düşünüyor.
Yani biz bilgiyle besleniyoruz ve öğrendiklerimizi paylaşabilmek için de konuşma ihtiyacı hissediyoruz. Sırf bunu yapabilmek için 6300 farklı dil icat ettik.
Bu dillerden en yaygını olan İngilizce’yi öğrenmek isteyenler için videonun sponsoru Cambly’nin bir yöntemi var. Cambly, ana dili İngilizce olan eğitmenlerle bire bir konuşarak İngilizce öğrenebileceğiniz bir uygulama. Uygulamayı ön plana çıkaran özellikler abone olmadan deneme dersi yapılabilmesi ve abone olduğunuzda da istediğiniz yerden ve istediğiniz saatte derse katılabilme ve gerektiğinde ders haklarını dondurabilme imkanı. Bu sebeple zamanını verimli kullanmak isteyenlerce çok tercih edilen bir öğrenme yöntemi. Özellikle de yoğun tempo içinde olan ve İngilizce vasıtasıyla kariyerlerini geliştirmek, kişisel gelişimlerine katkı sağlamak veya İngilizce sınavlarına hazırlık yapmak isteyenler tarafından… Cambly’nin bu video vesilesiyle size vermek istediği özel bir mesajı var, takipçilerinin uzun süredir beklediği bir haber… İşte o mesajı bu videonun açıklama kısmına ekliyorum. İlgilenenlere duyurulur.
Videonun başında size “I am mother” adlı bir filmden bahsetmiştim. Bir robot tarafından büyütülen çocuğun hikayesi. Filmdeki robot çocukla bir anne gibi iletişim kurmaya çalışıyor. Dolayısıyla tıpkı bir insan gibi onunla konuşuyor. Çocuğun farklı bir dil icat etmesine gerek kalmıyor. Hayatı bir robotla konuşarak öğrenmeye çalışıyor. Bu derslerden birinde size daha önce başka bir videomda detaylı bir şekilde aktardığım tramvay probleminin modern bir versiyonu da var. Tramvay probleminde sorulan “1 kişinin mi yoksa 5 kişinin mi ölümüne yol açmak istersin” sorusunun cevabını tartışırlarken konu ilginç bir noktaya gidiyor.
- Ben hayat kurtaran bir doktor, hayatımı katil ve hırsızlar için feda ediyor olabilirim. Fedakarlığım sayesinde daha çok insanı incitebilirler.
- Her insanın özünde değerli, yaşam ve mutluluk hakkına eşit ölçüde sahip olduğunu düşünmüyor musun?
- Geçen ay düşünüyordum. Kant’ı öğrenirken.
Bebekleri bir yere kapatıp dış dünyadan izole ettiğinizde neler olacağı tarih boyunca merak edilmiş. Bu konuda etik dışı onlarca yasak deneyler yapılmış. Tüm bunlar “ana dil” dediğimiz şeyin kaynağını bulmak için. Aslında daha da derinde insan olmanın ne olduğunu anlamak için. Belki de bunun yolu başkalarını değil de zaman zaman kendimizi izole etmekten geçiyor. Belki bu şekilde daha çok düşünmeye başlarız. Okuduğumuz kitaplarla konuşuruz. Böylelikle kendi dilimizi geliştiririz. “I am mother – Ben anayım” demek ya biz de gerçek ana dilimizi buluruz. O dil Mısır firavunun şüphelendiği gibi Anadolu topraklarında kurulu Friglerin konuştuğu dil değil. Az önceki sahnede referans verilen felsefeci Immanuel Kant’ın bahsettiği bir dil. “Bütün dil, düşüncenin imlenmesidir” demişti bir zamanlar. Düşünmek, insanın kendi kendisiyle konuşmasıdır. Bir insanın geliştirebileceği en üst seviye dil bu olsa gerek.