June 17, 2020

Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz?

Ellerimi kontrol ettim. Parmaklarımı saydım. Olması gerektiği kadardılar. Ama ben bir rüyada olduğumu biliyordum. Karşımdaki tabloya baktım. Yerde küçük bir beşik vardı. Yoksa sepet mi o? Sağdaki kişinin duruşunu hiç unutamıyorum. Eski bir kule gibi dikiliyor toprağın üstünde. Ellerine baktım. Ve işte o zaman anladım. Kesinlikle bir rüyadaydım.

Çok güzel bir rüya görürken hiç bitmesin istediğiniz oldu mu? Eğer olduysa rüya gördüğünüzün farkına varmışsınız demektir. Buna “lüsid rüya” adı veriliyor. Lüsid “berrak” demek. Rüya görürken rüya gördüğünün farkında olmak. İnsanların yarısı hayatında en az bir kez, her 5 kişiden biri ayda bir kez böyle bir deneyim yaşıyor. Bazıları biraz egzersizle herkesin rüyalarını kontrol edebileceğini iddia ediyor. Sizin başınıza hiç böyle bir şey geldi mi?

“İyi de ben normal rüya bile göremiyorum” diyebilirsiniz. Aslında görüyorsunuz ama unutmayı seçiyorsunuz. Çünkü herkes rüya görür. Her gece en az 1,5 – 2 saat rüya görüyoruz. Neden “uykuya dalmak” gibi bir deyim var dilimizde? Çünkü gerçekten de gece boyunca farklı derinliklerde dalışlar gerçekleştiriyoruz. Yatağa yattıktan yaklaşık 90 dakika sonra, ilk uyku döngüsünün sonunda uyanıklığa en yakın olduğumuz seviyeye yani “REM uykusu”na geçiyoruz. Bu sırada uyuyan bir kişinin gözlerine bakarsanız, göz kapakları kapalı olsa bile içinde onların hareket ettiğini fark edersiniz. “Rapid Eye Movements” kelimelerinin baş harflerinden oluşan REM uykusunun en karakteristik özelliklerinden biridir bu: hızlı göz hareketleri. Yani rüyaların en çok görüldüğü an, aynı zamanda uyanıklığa en yakın olduğumuz bir an. Tüm vücut kapalı, göz kapakları bile. Ama gözler açık. 8 saatlik gece uykusunda giderek artan sürelerle 4 kez REM uykusuna giriyoruz ve bu sırada bol bol rüya görüyoruz. Sonra da uyanır uyanmaz ilk 10 dakika içerisinde bu rüyaları unutuyoruz. Peki ama neden rüya görüyoruz?

Bazıları rüyaların gerçek hayatta yaşadıklarımızın bir tekrarı ya da yaşayacaklarımızın bir provası olduğunu düşünüyor. Yani bir çeşit kişisel eğitim alıyoruz uykumuzda. Bazıları da tam tersine hatırlamak için değil de unutmak için rüya gördüğümüzü söylüyor. Kötü deneyimleri, travmaları, hayattaki olumsuzlukları unutmak için. Rüyalar bir çeşit gerçeklikten kaçış sığınağı.

Ben rüyaları bilinçaltımızın bize anlatmaya çalıştığı öyküler olarak görüyorum. Beynimizin hayat boyu topladığı bilgilerin %90’ı adeta kilitli bir sandığın, ya da şifreli bir klasörün içinde duruyor. “Bilinçaltı” denilen bu klasörü öyle çift tıklayıp açamıyoruz. İçindeki bilgilere kolayca ulaşamıyoruz. Ama onlar uykumuzda bir yolunu bulup rüya filmleri şeklinde bize hikayeler anlatıyor. Tabi bu filmler biraz karmaşık ve soyut olduğu için anlayamıyoruz ve unutuyoruz. Kolay olduğu için unutmayı seçiyoruz. Eğer onları anlamak istiyorsak önce bunu değiştirmeliyiz. Yatağın başucuna konulacak bir “Düş Defteri”yle… Gördüğünüz şeyler karmakarışık bile olsa, uyanır uyanmaz hatırladıklarınızı yazmak, çizmek için…

Bazılarımızda bu yetenek doğal olarak var. Onlar bu rüya filmlerini izlerken her şeyi daha berrak görüyor. Zaten uyanıklığa en yakın olduğumuz aşamalarda bu rüyaları görüyoruz. Ama çoğumuzun vücudu gibi o sırada bilinci de kapalı oluyor. İşte bazıları vücutları uyumaya devam ederken bilinçlerini uyanık hale getirmeyi ve rüyalarını kontrol edebilmeyi deniyor.

Antik çağlardan beri bilinen hatta Hindistan’da “Yoga Nidra” ya da Tibet Budizminde “rüya yogası” olarak adlandırılan bu pratik, son 100 yıldır bilim dünyasının da gündemine girdi. Bilim insanları fMRI tarama yöntemiyle bir kişinin rüya gördüğünü tespit edebildiği gibi o sırada bilincinin açık olup olmadığını da gözlemleyebiliyor.

2012 yılında buna ilişkin bir deney düzenlendi. Önce katılımcılardan uyanıkken ellerini sıkmaları istendi. Ellerin bu hareketi fMRI cihazında beynin belli bölgelerinde meydana gelen değişiklikler şeklinde tespit edilebiliyor. Rüyalarını kontrol edebildiğini iddia eden katılımcıların uykuya daldıktan sonra rüya görürken aynı hareketi yapmaları istendi. Tahmin edeceğiniz gibi bu kişiler REM uykusuna geçtikten sonra rüya görmeye başlayınca beyinlerindeki aynı bölgelerde aynı değişiklikler meydana geldi. O sırada gerçek dünyada ellerini kullanmamalarına rağmen rüyalarında ellerini sıktılar. Yani kendi sanal gerçekliklerini yaratıp onu kontrol ettiler.

Peki ellerini sıkmak dışında rüyalarda başka neler yapıyor bu kişiler? İstedikleri hemen her şeyi. En çok yapılan şey uçmak. Bazı kişiler günlük hayatta karşılaştıkları problemleri bile çözebildiğini iddia ediyor.

“Rüyamda, tüm öğelerin gerektiği gibi yerine oturduğu bir masa gördüm. Uyanır uyanmaz, gördüklerimi hemen bir kağıda yazdım.” – Dmitri Mendeleev, Periyodik tabloyu nasıl oluşturduğunu açıklarken.

“Alice Harikalar Diyarında” romanını bir düşünün. Anlatılanlar tümüyle hayalgücünün bir eseri mi yoksa yazarının gördüğü bir lüsid düş müydü? Rüya ve düş kelimelerinin eş anlamlı olması ne güzel değil mi? Alice bir kuyudan düşünce başlıyordu tüm o fantastik olaylar… Düşlerinde beste yapan müzisyenler de var, rüyalarında buluş yapan mucitler de… Belki de Leonardo DaVinci’nin uçabilen makinelerini çizdiği defteri aslında bir çeşit düş defteriydi. Çünkü yazdığı satırlar arasında şöyle bir ifade var: Göz rüyalarda neden uyanıkken hayal gücünden daha net bir şey görüyor?

Onun bir lüsid rüyacı olup olmadığını bilmiyoruz. Bildiğimiz şey rüyalarını kontrol edebilenlerin yaratıcılık gücünün de yüksek olduğu. Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre 6 ile 19 yaş arasındaki çocukların ve gençlerin lüsid rüyalar görme ihtimali çok daha yüksek. Bu ihtimal yaşlandıkça azalıyor. Çocuklarla birlikte çocuk ruhlu sanatçılarda da lüsid rüyaların yaygın olduğunu görüyoruz. Gerçeküstü resimleriyle bizleri büyüleyen Salvador Dali, en büyük ilham kaynağının rüyaları olduğunu her seferinde söylüyor.

Burayı bir yerlerden hatırlıyorum… Daha önce gelmiş miydim? Bir yaz tatilinde, oğlumu getirmiştim galiba… Bir tablonun önünde durup konuşmuştuk. Binanın içi ne kadar da büyük. Bir çöl gibi. Soluma bakıyorum, ufukta dağlar var. Sağıma bakıyorum, sesler duyuyorum, ne anlama geldiğini bilmediğim. Bunlar heykel değil miydi?.. Eski bir hatıranın yıkıntıları mı yoksa… Ne muazzam bir kule bu! Telefonun burada ne işi var? Ellerini kontrol et. O çalan şey telefon değil. Sabah uyanabilmek için kurduğun alarm…

Tam şu anda siz bu videoyu izlerken 2 milyar kişi uyuyor. 500 milyon kişi rüya görüyor ve muhtemelen yüz binlerce kişi rüya gördüğünün farkına varıyor.

Peki insanlar neden rüyalarını kontrol etmek istiyor? Kabuslarından kurtulmak için olabilir mi? Korku filmi izlerken korkuyu azaltmanın en kolay yolu kendine bunun bir film olduğunu hatırlatmaktır. Şu anda bir film izliyorsun. Kabus görürken bunun bir rüya olduğunun bilincine varmak da aynı etkiyi verir. Tabi rüyalarını daha eğlenceli hale getirmek için kontrol edenler de var. Gerçek hayatın kısıtlarından, fizik yasalarından kurtulup uçmak; tanışmayı çok istediğin insanlarla buluşmak, konuşmak…

Bunun için herkesin önerdiği ilk yöntem, başta da söylediğim gibi bir defter tutmak. Düş defteri. Kimyacı Mendeleev gibi uyanır uyanmaz gördüklerinizi tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmek için. Bir süre sonra belli temaların sürekli tekrar ettiğini fark edeceksiniz. Şiirlerdeki kafiyeler gibi. Aynı şeyler, aynı sözler ya da aynı mekanlar. Bunları fark etmek, rüya görürken rüya gördüğünü fark etmenin ilk adımları.

İkinci yöntem biraz daha karmaşık ve sizi uykusuz bırakabilir. Alarmınızı yattıktan 5-6 saat sonrasına kuruyorsunuz. Uyanınca 15-20 dakika yataktan kalkıp dolaşıyorsunuz. Sonra mümkünse yatak dışında bir yere uzanıp rüyanızda yapmak istediğiniz şeyi kafanızda canlandırıp söylüyorsunuz. Çölde dolaşan filler göreceğim… Çölde dolaşan filler göreceğim… Bu şekilde uykuya dalıyorsunuz.

Sonra gerçeklik kontrolü geliyor. Gün içinde rüya görüp görmediğinizi kontrol etmek için saatinize ya da ellerinize bakıyorsunuz. Sonra aynı şeyi düşlerinizde yapmayı deniyorsunuz.

İşte yine aynı yerdeyim. Telefonu açmayacağım. Bu kez uyanmayacağım. Birileri şarkı mı söylüyor? Evet, oldu… İşte filler… Tuhaf. Çok tuhaf. Bacaklarının böyle uzun ince olması gayet normal öyle değil mi? Gerçeklik kontrolü. Ne yapıyordum? Ellerime bakacaktım. Tabi ya! Bu bir rüya değil. Sanal gerçeklik. Her şey kontrolüm altında. Bu sadece ellerini kullanarak içinde 360 derece dönebildiğin videolardan biri. Nasıl geldim buraya? Az önce yeni video için üzerime giyecek bir şeyler arıyordum internette. Özel tasarlanmış bir şey olmalıydı. Özgün, estetik, anlamlı. Arkasında bir hikayesi olan.

Bir rüyada olmadığınızı anlamak için, ellerinize bakın.

Eller, hayatımızın kontrolünü sağlayan vücut parçası. Lüsid rüya görebilmek için de gerçeklik kontrolünü sağlıyorlar. Bir anlamda uykuyla uyanıklık arasındaki geçiş aracı. Bazı müzisyenler bestelerini, bazı mucitler buluşlarını, bazı sanatçılar tablolarını rüyalarında yapmış olabilirler. Ama bunları yapmak için mutlaka uyku sırasında rüya görmek gerekmiyor. Bunları kullanarak hayatın kontrolünü ele almak ve bunu kullanarak gündüz düşleri görebilmek de mümkün. Çünkü rüyalar uykunun uyanıklığa en yakın olduğu aşamada ortaya çıkıyor. Bazı bilim insanları o yüzden lüsid rüyaların uykunun değil uyanıklığın bir parçası olduğunu düşünüyor.

Belki de uykuyla uyanıklık arasındaki fark düşündüğümüz kadar fazla değildir. Belki de MÖ 4. yüzyılda Çin’de yaşamış bir filozofun uykudan kalktıktan sonra yazdığı şu satırları bir de bu bakış açısıyla okumak gerekir.

Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim; bilmiyorum.

Düş Defteri

Bu videoda konu gereği biraz daha farklı bir anlatım tekniği denedim. Rüya sahnelerinde gösterdiğim bazı şeyleri açıklamam gerekiyor.

Öncelikle gerçeklik kontrolünü sağlayan el illüstrasyonlarını kullanmama izin verdiği için Kaft’a teşekkür ederim. Aynı zamanda böyle tuhaf kurgulu bir videoya sponsor olma cesaretini de gösterdiler. Ama zaten Kaft farklı ve yaratıcı ürünlere sahip bir tasarım markası. Popüler akımlardan uzak, özgün ve estetik tasarımlar kullanıyor. Bunların hepsinin de bir hikayesi var. El çizimlerini yaptırdıkları Fransız sanatçı yaşamını ve sanatını basitleştirmek için tüm modern çizim ekipmanlarını atıp sadece kağıt ve kalem kullanmaya başlamış. Bugün anlattıklarıma üç parçalı Mano serisi ve onun tek cümleli hikayesi büyük ölçüde ilham verdi.

Rüya sahnelerinde gösterdiğim görüntüleri birkaç yıl önce ziyaret ettiğim Dali müzesinde görmüştüm. Orada bir sanal gerçeklik deneyimi olarak hazırlamışlar. Eğer özel bir gözlüğünüz varsa mutlaka onu kullanarak içinde dolaşmanızı tavsiye ederim. Beni bugüne kadar en çok etkileyen sanal gerçeklik deneyimlerinden biri bu oldu. Eğer gözlük yoksa aşağıdaki açıklamalar bölümünde linkini vereceğim 360 derece YouTube videosununun içinde cep telefonunuzu kullanarak, ya da bilgisayar ekranından farenizi kullanarak keşif yapabilirsiniz.

Bu deneyimi tasarlayanlar Kaft’ın birlikte çalıştığı sanatçılara benzer modern tasarımcılar. Salvador Dali’nin böyle bir eseri gerçekte yok. Ama onun düşlerinden beslendiğini biliyoruz. 3 boyutlu ortamda gördüğümüz uzun bacaklı filler ve diğer tüm ayrıntılar onun eserlerinden ya da belki de düşlerinden toplanıp oraya yerleştirilmiş. Ama büyük ölçüde Dali’nin bir tablosu başrolde. Çevresinde döndüğümüz, içinden geçtiğimiz o kalıntılar tek bir tablonun 3 boyutlu yorumu.

Fakat ilginç olan şey bu tabloyu Dali’nin tümüyle kendi hayal gücüyle yapmamış olması. Başka bir ressamın çizimini yeniden yorumlamış. O eseri de en baştaki rüyamda size göstermiştim. Görünüşte patates hasadı yapan çiftçi bir kadın ve erkek var burada. Fakat bu çiftin pozu Dali’yi öylesine etkiliyor ki bunun gün sonunda yapılan bir hasat değil, hüzünlü bir cenaze sahnesi olduğunu ve yerdeki patates sepetinin de aslında bir bebek tabutu olduğunu iddia ediyor. Hatta iddia etmekle kalmıyor, ısrar ediyor ve bu ısrarı sonucunda tabloyu X ışınlarıyla inceleyip analiz ediyorlar ve gerçekten de sepetin olduğu yerde tuvalin alt katmanlarında tabut benzeri grafik şekillere rastlıyorlar. O yüzden ressamın hem bir doğum hem de bir ölüm sahnesini resmettiğini söyleyebiliriz.

Uyku ve uyanıklık gibi bir konuyu anlatmak için o yüzden böyle üç katmanlı bir rüya sahnesinin ilk katmanına bu tabloyu yerleştirdim. İkinci katmanı bu tablonun Dali yorumu oldu. Üçüncü katmanında da Dali’nin yorumunun sanal gerçeklik versiyonunu kullandım. Çünkü bence “sanal gerçeklik” lüsid rüya görmenin ya da rüyaları kontrol etmenin teknolojik bir yolu. Doğal yolunu kullanmak için, bir rüyada olmadığınızı anlamak için, siz yine ellerinize bakın…